29 Nisan 2011 Cuma

kasten!

namütenahi bir karanlık.
mümkünü yok sabahın.
çok kuzeye gitmişiz.
kaptan uyumuş dümenin başında.
kırdık dümeni çocuklarla.
fır döndü,
durdu sonunda.
kaptan derin uykuda.
rüyasında denizkızları gıdıklamakta.
susturduk dalgaları.
aman uyanmasın kaptan!
karıncalar geziyor suda.
öptük birbirimizi.
uyuduk sonra.
dandini dandini
dastana.

son durum

yine sessizliğe gömüldüm. içimde filler tepişiyor, dışarda ılıman iklim. bahar ne memlekete intikal etti, ne de şu bünyeye. fazla yağmurdan köklerim çürüyecek. Her şey dengeli olmalı. ying yang misali. yüzümü doğuya döndüm, kıçım açıkta kaldı. meğerse benim oda kuzey cepheymiş. kıbleyi yıllardır yanlış bilirmişim. kaza yaparız artık! günahı müteahhitin boynuna. kaza demişken, araba çarptı bana otobanda. surat murat kalmadı. tipime kaydılar. ben %100 kabahatli bulundum bi de promilim yüksek çıktı. polis, B vitamini iç geçer dedi. ceza olarak da gişelerde arabaların camlarını sileceksin dedi. gelirini kobiye bağışlayacakmışım. küçüklerine ama, büyükleri zaten yolunu bulmuş. bu da bi anıydı, yalandan. herkes işini iyi yapsa, bu memleket uzaya mekik bile yollardı. neyse biz de iyiyiz ama, tüpgaz görünümlü nükleer santralimiz var. ordan burdan şurdan derken, yetti bana. eyvallah dedim. cevap gelmedi. o zaman allaha ısmarladık. ne mi? aramızda!

18 Nisan 2011 Pazartesi

artık genç olmamak!

otuzyaşına geldim ve artık genç kategorisinde değilim. eleman ilanlarında bile "otuz yaşını aşmamış" diye not düşüyorlar. otuz yaş ne acayipmiş. insan elinden bir şeylerin kayıp gittiğini fark ediyor bir anda. bir şeyler yapmak için çabalamaya başlıyorsun. gücün yettiğince. adım atıyorsun. elinde patlıyor girişimlerin. hava da kapalı ve yağmurlu olunca otuz yaş basıyor da basıyor. çöküyor omuzlarına. fonda da downtempo bir müzik. depreşmemek elde değil.

15 Nisan 2011 Cuma

okudum da nooldu?

bugün hayatımın ilk "okuma bayramı"na gittim. bizim zamanımızda böyle şeyler yoktu ya da biz devlet okullarında okuduğumuz için böyle etkinlikler olmuyordu. sınıf altmış kişi, hangi birine görev vereceksin falan falan. öğretmenin vay haline! bizim zamanımızda kırmızı kurdele takarlardı okumayı sökene. sınıfta okumayı söken üçüncü öğrenciydim. bu duruma çok bozulmuştum:) ben küçükken biraz hırslıydım, büyüyünce geçti. o kırmızı kurdele göğsümde eve gidişim hala gözümün önünde. değişik.
devlet-özel karşılaştırması yapıp, fakir edebiyatına girmeyeceğim. benim gittiğim okuma bayramı bir özel okulunkiydi. kardeşimin velisi olarak, kendini yalnız hissetmesin onca veledin arasında diye gittim. gerçi bizimki veletlerin öğretmeniydi, ama heyecanı onlar kadar. neyse, güzeldi, eğlenceliydi. çocuklar çok komikti, çok tatlılardı. tabii ki yine uzaktan:)
şimdi bu çocuklar eğitim mefhumunun içine bi şekilde girdiler. artık paçalarını kurtaramayacaklar. üniversiteyi kazanana kadar onlara rahat yok. ondan sonra da yok da, konumuz o değil. dersimiz, hayat; konumuz, da vinci şifresi!
bugün taksim'de galatasaray lisesi'nin önünde ygs'deki şifreyi protesto eden gençler vardı. hayatlarının gidişatını belirleyecek sınavların "sehven" şifrelenmiş olması onları çileden çıkardı, bizi de.
gündüz bu protestoya tanık olup, akşamüstü de mini mini birlerin okuma heyecanına ortak olmak biraz ironi yaşattı bana. malum bu memlekette ironisiz gün yok. canım sıkıldı. okumayı söktün de nooldu diyesi geliyor insanın. sökmeden de bir yerlere gelmeni sağlayacak şifreler mevcut şu memlekette. şifreyi çözmüşlerle dolu meclis. iki kelimeyi bir araya getiremiicek insanlar bizi "temsil"ediyor. konuyu dallandırıp budaklandırmiicam.
"eğitim şart!" derler ya, yanlış! "şifre şart!" onun aslı.
sözüm miniklere; durmak yok, okumaya devam! zaten "oku" demişler zamanında, o günden beri okuyoruz. okuduğumuzu pek anlamıyoruz! orası ayrı.

13 Nisan 2011 Çarşamba

nihat, geri dön!

nihat'a açık mektup.
nihat, sen gittin gideli memlekete bi acayip haller oldu. doğudaki savaş bitti. ekonomi düzeldi. işsiz falan kalmadı memlekette. kahvehaneler sinek avlıyor. taksiciler, yağmurlu gün olsa dahi duruyorlar ve seni istediğin yere götürüyorlar, üstelik paranın üstünü de tam veriyorlar. istanbul'da trafik'ten eser kalmadı. nükleer enerji santrali projeleri iptal edildi. bir sürü rüzgar türbini yolda. hes'lerin kökü kazındı memleketten. tutuklu gazeteci sayısı sıfırlandı. demokrasi aldı yürüdü. herkeste bir rehavet. sen gittin gideli, kendimizi tanıyamaz olduk nihat! haa bu arada demirören alışveriş merkezinin kaçak iki katı da yıkıldı. noooluyor anlamadık. nihat, geri dön! biz bunları kaldıramıyoruz! alışmamış götte don durmaz hesabı, neye uğradığımızı şaşırdık. kavga etmemek ağır baskı oluşturuyor bünyemizde. nihat, geri dön ve dönsün dünyamız eski haline.

11 Nisan 2011 Pazartesi

Halk George Lucas'a karşı!


Sıkı bir "Star Wars" fanıysanız, bu belgesel de hoşunuza gidecektir. Ben o kadar sıkı bir fan değilim ama çok hoşuma gitti.
Ntv'de festival sonrası yayınlanır kesin. Denk gelirseniz, kaçırmayın derim.
imdb

8 Nisan 2011 Cuma

Güvercinle beslenenler!

Karşı apartmanın üst katında enteresan şeyler oluyor. Yıllardır orada yaşayan huysuz amca öldükten sonra, ondan daha huysuz olan kız kardeşi taşındı daireye. Önce balkonu pimapenle kapattılar. Balkon karmakarışık. Burnuma kötü kokular geliyor. (Bu kokunun müsebbibi o apartmanın hemen altındaki ciğercinin havalandırmasından bizim eve doğru seyirten duman da olabilir, orasını karıştırmayın.) Bir gün mutfakta otururken balkonun içinde uçuşan bir kumru gördüm. Dışarıda da bir kumru pencereye doğru saltolar yapıp uçuyordu. Sonra takibe aldım balkonu. (Röntgenci değilim, en azından dürbünüm yok. Zaten dürbüne de gerek yok, çok yakın.) Günün belli saatlerinde pencere açılıyor. İçeri teker teker güvercinler, kumrular giriyor. Pencere arkalarından kapanıyor. Yiyorlar lan güvercinleri, canım kumruları. Gerçek kumru sandviç yapıyorlar galiba. (Tam bu satırları yazarken, gözümde karşı balkonda bu arada, yine bir kumru zıplayıverdi. Rahmetli mi demek gerekir acaba?) Hepsi hayal ürünüm de olabilir. Günahlarını almayayım. (Bu lafa da bayılırım, sen konuş konuş, sonra günahlarını almiim. artık çok geç, cehennemde görüşürüz.) Sanırım son giren güvercinle de öğle yemekleri hazır oldu. Bir gün beni yemeğe çağırırlarsa gitmem. Güvercin sevmem ben, kumrulara da mesafeliyim. Gelip gidip sardunyalarımı didikliyorlar. Ama menüde martı varsa tekliflerini düşünebilirim. Martılara da gıcığım var, onları yiyebilirim. Sonuçta hepsi hayal, yalan yani. Uydurdum gitti. (Yazıyı yazarken kendimi Alfred Hitchcock'un "Arka Pencere"sindeki Jeff gibi hissettim. Ayrıca şu anda tekrar izleyesim geldi. Bugün bu işi çöziim ben)

unutma beni apartmanı


Biz çocuk doğurmaya, anne olmaya biraz uzak duranlardanız. biz biraz içe kapanık, biraz ayrıksı, biraz her şeye uzağız. en yakınım, nerminim'in kitabını anlatmaya kendimden, daha doğrusu içine bir grup büyümemiş kadını alan azınlıktan yola çıkarak anlatmam birçoğunuzun garibine gidebilir. gitsin.
kendim kadar iyi tanıdığımı düşündüğüm, bir tarafımla aynı olduğum bu insanın kitabını okurken hiç bilmediğim bir yolculuğa çıktım. yolculuklar biraz da olsun tahmin edilir, insan kendi planlar gideceği yerleri, yanında götüreceklerini. ama bu öyle bir yolculuktu ki, hiçbir ayrıntıyı bilmeden çıktım yola.
bir çocuğun, bir genç kızın, bir annenin, bir kadının, yaşlılıktan korkanların, yalnızlıktan korkanların, hikaye uyduranların, hayallerde yaşayanların, kendi dünyasının dışına çıkamamışların, hayallerinin peşinden koşanların ve hep bir tarafı eksik kalmışların kitabı "unutma beni apartmanı".
içinde kocaman bir dünya.
en sevdiğim bir bölümü alıp aktarayım diyorum, olmuyor. seçemiyorum. birini alsam, başka bir cümle küsecekmiş gibi geliyor. alamıyorum.
kitabı çok anlatmıyorum ki heyecanınız kursağınızda kalsın. Alın, okuyun efenim kitabı. Yeni bir yazar keşfetmenin heyecanını yaşayın. Hem de bu yazar bizden biri:)

7 Nisan 2011 Perşembe

olsa da olur olmasa da olur filmler kuşağı -1

Downloading Nancy
Good Dick
Duyarlı bir sinema izleyicisi olarak bunu da buraya yazmayı görev bildim. Yani karşınıza çıkarsa bilginiz olsun.

6 Nisan 2011 Çarşamba

Bu tırnak makası için biraz geç kalındı!


Tırnak keserken siz de zorlanmaz mısınız? Yok sağa kaydı, yok sola kaydı derken, zorlu bir sınav verir insan. "Klhip" adlı bu futuristik tırnak makası gördüğüm kadarıyla bu sorunu ortadan kaldırmış. Bi de çok artistik görünümü var.
Şurda gördüm, kaçırmadım.

don't worry, be happy!


Yorum yapmaya gerek bırakmayan güzel bir çalışma olmuş. Şurdan

5 Nisan 2011 Salı

günün menüsü!

bugün nermin yiğidime, elcağızlarımla pirinçli kabak yaptım. dün yaptığım pazıyı da katarsam, bayaa besleyici bir öğün olacak gibi. yoğurtla pek güzel gider. yıllardır nermin'e aynı yemeği yaparım, seviyo diye:) canım o da beni kırmaz, hep çok güzel yapıyorsun diyip yumulur:) başka yemekler de yapabilmek isterdim tabii. mesela bir karnıyarık. bir gün o da olacak nermin!