30 Haziran 2009 Salı

pek yakında sinekli bakkal!

niyeküne?

Tutku mu? Bende hiç yok!

tutku
isim

1 . İrade ve yargıları aşan güçlü bir coşku, ihtiras:
"Her yeni şiir derinlerdeki içgüdülerin, tutkuların yeni biçimlerde verilişidir."- B. Necatigil.
2 . Güçlü istek ve eğilimin yöneldiği amaç:
"Bilme tutkusuyla kıvranan bu topal, aradan aylar geçtiği hâlde teşrih atlasını tamamlayabilmiş değildi."- İ. O. Anar.
3 . Aşırı düşkünlük.

26 Haziran 2009 Cuma

ayyy çok sıkıldım!

yani içim çıktı sıkıntıdan. kaşıntı falan başladı. sanırım yaz buhranı. hep mevsimlere, havaya, geceye, gündüze, boka püsüre atıyorum suçu. bahaneler uyduruyorum. yani hiç mi bende hata yok? soruyorum kendime, cevap ver bana lanet olası?

hey maykıl yandan kaykıl!

gençliğim michael jackson gibi moonwalk yapmayı hayal ederek geçti, gitti. michael abimiz öldü. şimdi, bize kim moonwalk yapacak?
kim, söyleyin bana kim?
ühühühühüü

namkörler!

bakınız kuşum aydın:)

25 Haziran 2009 Perşembe

2009 hot summer hits!!!

dinleyerek coşuyoruz. sonsuz bir power fm playlisti gibi. fena.

À bout de souffle yani Breathless: Türkçe meali Serseri Aşıklar ya da Nefes Nefese



dün akşam yıllardır izlemek istediğim bir filmi olan sirseri aşıkları izledim. valla konuyu da bilmeden yıllarca nasıl merak etmişim filmi? tabii ben filmi niyeyse hayalimde fransız bonnie ve clyde'ı olarak yazıp yönetmişim. önce bir şaşırdım, sonra alıştım. güzel filmmiş. hehalde jean luc godard'ın en anlaşılır filmidir.
her şeyi geçtim filmle ilgili o ne güzellik yaaa. ben hayatımda böyle bi şey görmedim. kadına hasta oldum. Jean Seberg adlı güzeller güzeli insanı görünce, bu ne yaa didim. ben de insan mıyım? çirkinlik abidesi jean paul belmondo'ya inat, peri gibiydi. 41 kere maşallah diyecektim ki 1979 yılında daha 41 yaşındayken vefat etmiş. üzldüm.
neyse film gerçekten bir serseriyi anlatıyordu. bi insan bu kadar mı vurdum duymaz, serseri, pislik olur. eğlenceliydi vesselam.
öpüyorum hepinizi.

23 Haziran 2009 Salı

her şey ne zaman düzelir?

ne zaman daha çok para kazanırım? ya da hem sevdiğim işle uğraşıp, hem az çalışıp çok para kazanırım? şöyle de sorabilirim soruyu: ne zaman çalışmadan para kazanıp, bu parayı da beni eğlendirecek şeylere yatırabilirim? böyle de olabilirdi: ben şöyle çıkmışım yurt dışına, mesela küba'dayım, para çekmek için bankamatik arıyorum (bilmiyorum, orada nasıl işliyor bu mevzular, hayal bi durun) bi bakmışım, hesabımda para dolu, benim işim de buymuş. Gezdiğim için ne zaman para kazanabilicem? ben bu soruları binbir türlü sorarım. önemli olan, bu soraların ortak cevabının ne zaman gerçekleşeceği.
anladığım kadarıyla benim derdim işimle.
bu arada doğru düzgün iş de yapmıyorum. gören de ne kadar çalıştırıyorlar kızı, hayatından bezdirmişler zannedecek.
yok öyle bi şey bebeğim. ben haytanın tekiyim yahu.

22 Haziran 2009 Pazartesi

ne güzelmiş.

festival ayağı göt ayağı!

benden geçmiş, öyle kalabalık genç güruhları arasında çimlere yayılıp, malak gibi yatmak. ona buna bakmak. ben görev adamı olmuşum. müziğimi dinlerim, dansımı ederim paşa paşa gideri. ben adam mı oldum ne?
ya da içim geçti. ne bileyim işte.
kırk yılda bir festivale giden bir insan olarak, bunu çıkardım dünden.
ama iyiydi be röyksopp.

bu arada röyksopp yazıp röyskopp okuyorum. kolayıma geliyo. bunlarda bu isimle fenomen olacaklar.

19 Haziran 2009 Cuma

rüzgar gülü.

delirmiş bu rüzgar.
tozlar uçuşuyor havada,
rüya tozları.
allak bullak ediyor kafaları,
düşünceler sürekli yer değiştiriyor.
tutunacak bir dal bulamıyor.
ağaçlar yıkılıyor.
dünya tersine dönüyor bir anda.
geceliğim sıyrılıyor bedenimden,
çırılçıplak kaldım insanların ortasında.
utanç değil hissettiğim.
çocuğum ben.
çocuklar utanmaz ki.
bir el arıyorum,
beni yakalasın ve hiç bırakmasın diye.
herkes uçup gitmiş.
kalakaldım bu rüyada,
tek başıma!

deli gibi esiyor bu rüzgar!

uykuda sünnet, 100 TL!

geçen gün, toplantı dönüşü, otoban kenarındaki bir binadan sarkıtılan brandada yazıyordu. Resmen küçücük bebeleri uykularında punduna getirmeyi planlıyorlar. yatcan, kalcan, bir bakmışsın gitmiş çükünün yarısı. ayyy ne korkunç, o çocuğun yaşayacağı travmayı düşünemiyorum. uyanınca yapın arkadaşım naapıyosanız. yazık günah yaaa. allahtan çüküm yok, arkamdan neler çeviriyorlar diye düşünüp dururdum ben.

her şey tamam!

pazar gününe hazırım. gidicem adam gibi müzik dinliiicem. çok içmiicem. sapıtmiicam. söz veriyorum kendime. yeminnen.
yav ben bile inanmıyorum bu yazdıklarıma.

15 Haziran 2009 Pazartesi

inşallah yareppim, pazar günü röyksopp'u dinleyebilirim.

l'argent de poche!

yani "cep harçlığı". françois truffaut'nun 1976 yapımı mükemmel filmi. Okul çağındaki her yaştan çocuğun içinde yaşadığı, büyüttüğü dünya. şarkılar mükkemmel, çocuklar süper. "pazar günleri çocukların canı sıkılır." başlıklı çok eğlenceli sözlere sahip bir şarkısı da var filmin.
Bir de filmin sonunda öğretmenlerden birinin uzun bir konuşması var. Çok güzel.
İzleyin, izlettirin.

12 Haziran 2009 Cuma

:(

blonde red head dinliyorum a dostlar.

onları yeni keşfetmiş olmakla kendimi yadırgıyor, daha önceden keşfedenlere gıptayla bakıyorum. hatun kişinin sesine tapıyorum. Ama 'doll is mine' diyorum.
sanırım bu aralar bir de depresif takılmak hoşuma gidiyor o yüzden blonde de bloned diye tutturuyorum.

8 Haziran 2009 Pazartesi

:)



güneşli pazartesi

sıcak. yorgunluk. güneş. hafif yanık. kaşıntı. merak. beklenti. sıkıntı. özlem. hayal. tatil. para. hamak. deniz. güneş kremi. hafiflik. mutluluk. akdeniz. anı. gençlik. kırmızı. janis joplin. günler. geceler. bira. tekel. zaman. zaman. zaman.
geçiyor günler tüm ağırlıyla. saate bir bakıyorsun, aa akşam olmuş. bir yıl daha geçmiş. bir bakmışsın, yaşlanmışsın. sonra? sonrası iyilik sağlık.

4 Haziran 2009 Perşembe

Günaydın, boktan iş!


sabah sabah sinirimi bozacak bir şey buldum ya yine, bravo bana. bu ne yaaa. estetik kredisi diye bir şey uydurmuşlar götlerinden bir de ilan yapmışlar. şaka olmasını dilerken, altına bir de işin künyesini koymuşlar. "bunu biz yaptık" diye gururlanıyorlar. keşke yapmasaydınız beaea. ya da yediniz bi bok, kimliğinizi gizli tutsaydınız Nurcan, Tarık, Neslihan ve diğerleri.

2 Haziran 2009 Salı

sanırım yakında milletcek zıkkımın kökünü yiyceeez!


genetiğiyle oynanmış, ne olduğu belirsiz gıdaların yetiştirilmesine başlanacak. ne bok yiycez belli değil.

Ne işiniz var sizin yutubda falan, kendiniz bi site açsanıza.

http://www.radikal.com.tr/Default.aspx?aType=RadikalDetay&ArticleID=938776&Date=02.06.2009&CategoryID=78

1 Haziran 2009 Pazartesi

biotronikin hastasıyım, gözlerinin ustasıyım!


ne güzel birinci sıradaydım, şerrefsizler geçmişler beni. üçüncü sıradayım. hiç rekora saygı kalmamış. bi dur geçme, biraz havasını atayım, tadını çıkarayım. ama yok. ulan ben de sizi geçmezsem.

Pepsi Seda!

Bu ne abicim? Böyle reklam olmaz olsun. O nasıl bir şarkı? O nasıl bir aile prototipi? O nasıl bir çekim? Say say bitmez ki.
Bir defa aile neredeyse açlıktan ölüyormuş, allah razı olsun seda hanım'dan, yetişti de kurtardı aileyi. üstüne üstlük çocuğun eğitiminin önündeki maddi sorunları da bir şarkıyla ortadan kaldırdı. vallahi bravo. nasıl da kırıta kırıta yürüyor sedacım şarkıyı söylerken. gözümün önünden gitmiyor. tüylerim diken diken. ıhghıhghı
ulan ne tiksindim reklamdan yaaa. böyle şeyler yaptıranların topunun....

Sıcaktan eriyenlere, Perrier!



Hanımların dikkatine!

"Overlok makinesi ayağınıza geldi. Halı, kilim, yolluk, paspas kenarına overlok çekilir, beş dakikada yapılır."
Aman allahım bu ses, burada da buldu bizi. Acansı taşıdık bu ses yüzünden. Kabus gibi. Yine geldi, tekrarlıyo da tekrarlıyo.

yılı yarıladık sayılır!!!!

peki yılın yarısını geride bırakırken ne yaptın? kayda değer ne var elinde? yine sfır, yine sıfır. önümüzdeki maçlara bakıyoruz hocam.
kesin alıcaz kupayı.
inşallah.

güle güle git, güle güle gel...

:)