29 Kasım 2010 Pazartesi

Sketchbook'umu yayına açtım!

Benim ne eksiğim var deyip, bülentciğimin bana hediye ettiği defterime çizdiğim, öncesinde bir yerlerde çizdiğim, firihendde çizdiğim, kesip kesip yapıştırdığım hayalürünlerim burada:)

"Slice of life*" Kolajları-2



Bunun bir eksiği var onu da ekliim de tam olsun! O evde, duvarımda asılı. En güzelim o! My precious.

"Slice of life*" Kolajları




*Dexter'a göz kırpmaca.

çiziktirdikdikdiklerim-6



Uzaylıları seviyorum! Keşke bi tani görsem.

çiziktirdikdikdiklerim-5





Totişop şeylerim



Eheheheh, cem çok gomik yeaaa!

Astro Boy Kolaj

Freehand style-3



Eylemlerim devam edecek!

Freehand style-2




Freehand style-1





25 Kasım 2010 Perşembe

Kavramsal sanat meselesi!

Birkaç gündür, nereden aklıma düştüyse, kavramsal sanat'ın ne olduğuna dair araştırma yapıyorum. Merak işte! Şöyle benim de anlayabileceğim bir açıklama bulamamıştım. Herkes bilmiş bilmiş ahkam kesmiş bu kavramsal sanat meselesiyle ilgili. Ama biri de çıkıp benim gibi insanların da anlayabileceği şekilde kavramsal sanatı anlatmamış. Ekşisözlük'teki bir yorum anlamama daha doğrusu kavramın netleşmesine yardımcı oldu:
"kavramsal sanat, nam-i diger conceptual art kendine cikis noktasi olarak kavram i, ya da edim olarak kavramayi alir. sanatcinin urunu, yani sanat eseri aslinda fiziksel, alinir- satilir, muzeye konulur, babadan ogula gecer bir obje degil, sanatci ile izleyici arasinda gelisen basi sonu acik bir diyalogtur." felicia
bu kadar yani. niye uzatıyosunuz lafı. bak ne güzel özetlemiş:)

bi de şöyle bir yorum var ki, pek şahane:
"bence burada "eser"i üreten değil, seyredenlerdir artık sanatçı. sanat yapanın değil bakanın gözündedir adeta.

ortada sanat eseri etiketiyle duran bir bok (evet, bildiğiniz bok) varsa, o boku sanat eseri olarak algılamamı sağlayabilecek tek unsur ona yükleyeceğim kendi anlamlarım, kendi kavramlarımdır. o halde burada sanatı asıl ben yapmış olmuyor muyum?
boku oraya koyan kişinin tek yaptığı benim o boktan bir sanat eseri çıkarmamı sağlamaktır olsa olsa...

bu noktada kavramsal sanat kavramsal açıdan pek şahane, ama kavramsal sanat yapıyorum diye ortaya çıkan adamların kafalarını o boka batırıp ekspresyonist sanat olarak sunasım geliyor." soulstalker

şurda bi şey öğrenmeye çalışıyoruz, burnumuzdan getirdiniz vallaha! özet geçilsin hep.

23 Kasım 2010 Salı

başka bayram da kalmadı!

2011'in tüm tatillerini de yedik. takvimlere bakıp özlemle bekleyeceğimiz tatil de kalmadı. çok mutsuzum be atam!
bayram çocuklara güzel ben bunu bilir, bunu söylerim. ben hiç bi şey anlamıyorum. küçükken ne güzeldi. bi bok yapmasan bile mutlu oluyordun. saf gibi.
yine gelicem.

11 Kasım 2010 Perşembe

bu sene kararlıyım! o battaniye bitecek!

başlayalı kaç yıl oldu acaba? o yıl aya ilk insan çıkmıştı galiba!! yok yok, daha önceydi.
oha yani, o kadar süründü ki o battaniye, yakında dile gelmesinden korkuyorum.
hadi hobaaa!

nimetle yaptıklarına bak yaa! güzel olmuş ama.


Last Leaf

OK Go | Myspace Music Videos

10 Kasım 2010 Çarşamba

sabah sabah!

bugün içimden bi sevgi kelebeği çıksaydı... günaydın sokakta yürüyen ve yere ciğerlerini tüküren yaşlı amca, günaydın sana sürekli kornaya basıp asap bozan otobüs şoförü, günaydın sana arkamda oturup gripli burnunu sürekli çeken kokoş abla, günaydın gürültü, günaydın kargaşa, günaydın her gün geçmekten sıkıldığım yollar diyerek güne başlardım. ama bugün de çıkmadı. lanet!

8 Kasım 2010 Pazartesi

düşmanına bile söylenmeyecek bir laf!

emrah serbes'in bir aforizmasında okudum biraz önce: "Fitzgerald aralarının bozulduğu bir dönemde Hemingway için şöyle diyor: “Hemingway insanlara elini uzatır, ama sadece kendisinden yukarıdakilere.”...
acayip etkilendim laftan. nasıl bir şey yaptıysa hemingway, karşısındaki böyle bir laf etme gereği duymuş.

bu da bitti!

6 haftalık yaratıcı senaryo yazarlığı semineri bitti. bi hüzün kapladı içimi. halbu ki ne güzeldi. niye bitti ki! oh mis, film izle, incele falan. pazar gününe yakışan bi etkinlikti. insana senaryo yazmayı hayal ettirmesi bile güzeldi. "belki yazarım lan!" dedim kendime sık sık, şu an olduğu gibi "belki yazarım lan!". dağılın lan burdan beynimin içindeki sesler. bağırarak konuşmayın bi!
sonra işte bize sertifika verdiler, aldım elime sertifikayı döndüm arkadaşlara "benim canım güzel ülkeme!" didim! alkış koptu bi, gözlerim doldu. sarıldık sonra topluca. hemen taksim'de buluşalım, içelim geyiği yaptık. şaka lan şaka, vallahi öyle sessiz sessiz dağıldık elimizde sertifikalar. duvarıma diplomamın yanına astım sertifikayı. gurur tablosu yaa! şerrefsizim çok acayip bi insanım.
yazacam lan o senaryoyu! çektirecem sonra da michael haneke'ye de! parasıyla değil mi arkadaş o_O

4 Kasım 2010 Perşembe

almadovar'a yakışmadı!

Dün akşam uzun süredir izlemek istediğim Los Abrazos Rotos'u izledim. İzledim de ne oldu? Hayal kırıklığı, pişmanlık, şaşkınlık gibi duygular hasıl oldu bünyeye. Hiç beğenmedim filmi. Karakterler hiç işlenmemiş, senaryo kopuk, o da olsun, bu da olsun derken elinde patlamış bi final falan falan. gel sen çek deseler, ben daha kötüsünü yaparım tabii ama almadovar yani söz konusu olan. o yüzden üzüldüm. nerede konuş onunla ya da annem hakkında her şey, nerede bu "kırık kucaklaşmalar". türkçe adı da çok komik bu arada filmin. bi de pedro abim en güzel senaryom demez mi? ulan bi düşündüm, ben nerde hata yaptım diye? ama yok ya, film bariz kötü. almadovar gaz vermiş izleyicilerine o kadar. ne yapsam yer bunlar misali olmuş. ama yemezler pedrocuğum:) olmamış.
ama senden ümidimi kesmiyorum, bir dahaki iyi olacak, inanıyorum.
hadi bakalım canım, öpüyorum seni.