11 Şubat 2011 Cuma

ille de jazz!

valla geldim ve yazıyorum. bu akşam altnokta'da sarp maden quartet konserine gittik. iyi ki de gittik. çok da güzel olmuş. önceden niye gitmemişiz. keşke gitseymişiz:)
bir insanın sess olmasına şahit oldum. çaldığı enstrümandan çıkan çıkan sesin, vücuda gelmiş halini gördüm bu akşam sarp bey'de. adam çalmıyor sadece, sesin de bedeni oluyor. ağzıyla sesin çıktığı nokta olurken, bedeniyle hayat veriyor o sese. inanılmazdı. belki başka müzisyenleri de bu kadar yakından görsem, daha bir bütünleşmeye tanık olurdum. bu ilkti ve güzeldi.
altnokta, insanı yabancı bir filmdeki jazz bar ortamına sokuveriyor. böyle bir mekanın taksim'deki varlığı bizi ilk anda şoka uğrattı. gayet boş ve gayet sakin. sonra dörtlü çıktı sahneye, tam moda girdik. sarp maden ve saz arkadaşları ikinci icraatlarına geçecekken tuncel kurtiz ve ailesi geldi yan masaya oturdu. o da güzel bir enstanteneydi. her şarkıda, her soloda alkış hevesi vardı dayıda. güzeldi, tarifsizdi.
sonra şarkılar geldi ardı arkasına. köşeler, yaprakların arasından ay gibi gibi. oldukça keyifli bir akşamdı.
müzisyenlerin kendi aralarındaki o sözsüz iletişime yainen tanık oldum. her notada birbirlerine bakıp, gülüyorlar ve bizim bilmediğimiz bir dilden konuşuyorlardı. iyi ki de bilmiyorduk, bilsek büyüsünü yitirirdi her şey.
sonra tuncel kurtiz küçük oğlunu cami avlusuna bırakır gibi karısı ve büyük oğluyla kayboldu. nerdeyse ufaklığı bize götürcektim, öylesine üzüldüm. gerçi o eğleniyordu, mutluydu halinden. bu işte bi tuhaflık vardı:) ülkücü gençlik, tuncel dayıya "goygoycu" sıfatını takmıştı bile. biz gerçekleri ardımızda bırakıp uzamıştık mekandan.
çeyrek kokoreçle kapadık akşamı.
jazz üstü geleneksel bir lezzet iyi gitmişti. keşke sevgili de yanımda olsaydı. çünkü akşam güzeldi. kahkahalarla doluydu. onun gülüşleri de eksik olmasaydı benimkinin yanında. bir dahaki sefere diyip, geceyi noktaladık.

Hiç yorum yok: