10 Nisan 2013 Çarşamba

Mutsuz memur

Adam, her sabah durağa elinde kocaman bir evrak çantasıyla geliyordu. Mutsuzluk, yüzünden sarkıyordu; yerçekimiyle başa çıkamamıştı belli. Yüzündeki tüm kaslar toprağa bakıyordu. Kendimi onun yüzüne bakmaktan alamıyordum. Hiç bu kadar mutsuz bi insan görmemiştim. Mutsuzluk dediğin öyle bir süre hasıl olur, sonra silinir insanın yüzünden, bende böyle olmuştur en azından. Birisi komik bi şey söyler, küçük bir tebessüm yeter mutsuzluğu silmeye. Bu adam yıllardır mutsuzdu, belli. Gözkapakları ayrı sarkmış, yanakları ayrı. Yaşlılıkla ilgisi yoktu. Adam tüm hücrelerine kadar mutsuzdu. Ona bakarken içim burkuluyordu, sanki omuzlarındaki yükün sebebi benmişim gibi hissediyordum. Mutsuzluğu ebeliyordu beni. Görünmez bir el vardı ve adamı gören herkese dokunuyordu. Allahtan adam çabuk gözden kayboluyordu da oracıkta ezilip büzülmekten kurtarıyordu beni. gelip geçiyordu adam. Her gün yolda gördüğüm insanlar gibi. Adam geçiyordu ama izi kalıyordu.

Hiç yorum yok: